8/31/09

new post.


save the last dance for me
.





is it non-sense. or it is not a question, though.


editing myself. ?!

Biraz heyecanlıyım.
Biraz kafam karışık, yok hayır,
kafamda cok şey var.

Bir sey aklıma geliyor, bir an geriliyorum.
An ve an degişiyorum.
Bundan sıkılmıyor değilim bazen.

Şu saniye mutsuz olabilirim.
Ama hemen kahkahalar patlatabilirim ardından.

Ayrıca, bugun Eylül ayının ilk dergisine bi bakayım dedim, hemen burç yorumlarına baktım.
Eh Eylül ayı.
Neyse, adını vermek istemeyen izleyici, demis ki Başak: bııdııbıdıı... sevgili Aslan. falan. Yanlış olmuş, olmamış, bozuldum biraz.

Eylül'e 1 kala.
Çok seviyorum.
En sevdiğim ay.
Doğum günümle alakası yok.
Bilinçli olarak yok.

Inconsciemment, si.

Bi de "genuine" var ki, bugünden sonra çok daha güzel hatırlayacağım.

Ah "genuine"!
Az önce çok hoşuma gitti.

8/27/09

maybe.



the right time.
maybe,
not.

¡que belleza!

8/26/09

stuck in a moment, sometimes.

Bugün, yine bir back-uplama gunu.
Back-up~ sen bizim herşeyimizsin!

Tabi hal böyle olunca, kayboluyorum içlerinde, fotoğrafların arasında yüzüyorum, çok keyifli.
Çoğu zaman, bu fotoğrafların ilerde nasıl iş yapacağını düşünüyorum.
Bu çok kaba bir tabirdi.
Yani, anıları görsellerle tamamlamak, onları karıştırıp "Aaa! tipe bak!" demek..
Bu zamanın hayalini kurmuyor değilim.
Şimdi bile, bir kaç ay öncesinin fotoğrafları beni bu yönde etkiliyor, eh tabiki de!
Haydi şimdi,
Anılar, anılar.. Coşkun Sabah'tan gelsin.

Derken, Şubat 2008'den NY fotoğraflarına bakıyordum ki, (her baktığımda gulesim geliyor bunlara).. Kahkahalar atmıyorum belki ama, çok salak, tatlısalak manasında, hatta ilk ikisini editledikten sonra "uzaylı" diye adlandirmam?!
Diğer 3'ü de, baba kadrajı, baba gözüyle çekilmiş olup, editlenmiştir.
Baba kadrajı!






Özledim şimdi biraz.
Ama birazdan geçer herhalde.

O değil de yayvan bir taş bulup denizde sektirmek istiyorum.
(peki ya yayvan kelimesine ne demeli?)
Bir de, flashback tadındaki bu durum burada noktalanmalı, hala Barcelona içimde bas bas bagırıyor, canım, sanki hiç yaşanmamış gibi, tepki vermiyor.

Deniz kıyısına gidelim bari.





8/18/09

que tal? diyim sen anla.

direk aklima gelen herseyin ellerimi tuslara dokundurdugum anda buraya gecmesini isterdim

"Junebug" filmi aklima geldi. Guzeldi, izledigimiz yer guzeldi, her sey cok guzeldi. O ana geri donmek ister miydim, hmmm, sanirim simdiki durumdan daha iyi olmali.
Ama olsun, hatirliyorum, guzel bir aksamdi.
Ve ondan once izledigimiz, enteresan ( ki bu kelimeyi boyle ilk defa yaziyorum sanirim ) bir kisa film vardi, adi neydi hatirlamiyorum, ispanyolca konusmaya basladiklari anda, hayir! olamaz film hani ingilizceydi! sesleri.. megerse kisa bir filmmis, ama anladigim kadariyla ve tabi gordugum kadariyla sempatik bi filmdi, her ne kadar bir filme sempatik denirse.
Gozu akmis makyaj ve yesil kabarik bir kiyafet. Hic tanimidagin bir adam. Baska bir adam. Araba. Benzin istasyonu. Gozyaslari. Kus tuyleri. Muzik.

Neyse.
Aklima gelen herseyi tuslara degdigim anda yazabiliyormusum meger.

Asil anlatmak istedigim bu degildi.

Bir seylerden kacmak, uzaklasmak istemek, tamamen uzaklasmak, bu sirada hayal etmek, hayallerin icin bir seyler yapmak, uzaklastigin icin kendini iyi hissetmek, yeni seyler kesfetmek, kendini gormek, belki de kendini denemek, ama en sonunda, yakinlasmaya basladigin anda, tuhaf bir duyguya sahip olmak, beklenmedik belki de beklendik ama aklinin eeen kosesine attigin olaylarin gerceklesmesi... vesaire.

Simdi sanki zaman oyle yavas geciyor ki,
aslinda oylesine hizli geciyor,
Son bir kac gunumu kendime bile anlatamiyorum, daha oncesinde baslayan tuhaf hislerim, Istanbul'a dondugumden beri, somut tablolarla sekillenmeye basladi. Hala ozume donmus degilim, kendimi ben gibi hissetmiyorum.
Bu nasil bir duygu bilmiyorum, suan ilk defa betimlemeye calistim.

Daha once dedigim seye yine geldim, yasadigim seylerin uzerine dusunmeye vaktim olmuyor.
Bu ne acaip bir durum.
Sadece duvara bakmak, ya da sadece oturup denizi izlemek istiyorum.
Ve canimin istedigi herseyi dusunmek, daha once ve daha once ve her zaman yaptigim gibi, yatarken, uykuya dalmadan once gun icersinde olanlari ya da sevdigim anlari dusunmek, gozumde canlandirmak istiyorum.

Son zamanlarda yasadigim duygular tarifsiz, kendime bile aciklayamiyorum.
Cok kotu degil, tuhaf!

Her duyguyu cok yogun yasiyor gibiyim ve sanki karisik yemisim de midem bulaniyormus gibi.

Bu benzetme beni biraz gulumsetti.
Gulumsuyorum da, gozlerim agriyor.

"Hayat sartlari" diyor canim arkadasim.
Oyle.

"Keske" demek yerine, "iyi ki" demek...
Buralardan gitmeden once, tum yapmak istediklerimi yapmak, soylemek istedigim herseyi soylemek... vesaire, vesaire.

Bak simdi de "mizika calan amcayi" hatirladim.

Tesadufen ordan gecerken "sound of silence"i caliyordu, oturduk dinledik, cok guzeldi, bak simdi o ani tekrar yasamak isterdim.

Bak simdi!

Sanirim uyumaliyim.
Trene binecegim icin heyecanliyim, ama bir o kadar da duygu bulantisi yasiyorum.
Hadi bakalim.
hasta manana!


8/16/09

Suanda baska bi yerde baska bi sekilde baska seyler hissederek olmak ister miydim...

Evet.
Tam suanda gozlerimi kapattigimda, hayaline dalsam..
Gunesin dogusunu izlesem, denizin huzurlu dalgalarini duysam, martilarin cigliklari... ellerimi kumlara gomsem ve kumlarin ellerimden dokulusu... film seridi gibi hersey gozumun onunden geciverse.
geciyor.

Bilgisayarim ve ben ev icersinde hic birarada olmadigimiz bi yerdeyiz.
Balkonda gun dogumunu izlemek yerine karanlikta oturuyorum.
Bilmem neden..

1 ay gecti. 
1 ay cok tuhaf gecti ve hala geciyor.
tuhaf degil her sey aslinda, tuhaf kelimesini cok kullaniyorum.

Sanki uzun bi sure uykudaymis ve uyandirilmis gibiyim. irkiliyorum.
Ya da yine sanki uzun bi sure ortalarda yokmusum ve adim atmaya basladigim anda karmasanin, bilinmezligin ve suursuzlugun icine dusmus gibiyim.
Neye nerden baslasam, hangi ucunu tutsam da yazsam bilmiyorum.

1 aya yakin suren Barcelona macerasi bitti.
ultimas días.
primeros días.

demin bir kus sesi geldi disardan, koop island blues'un basi gibiydi.
simdi acip dinlemeliyim.
anlamini hala kafamda hayal ettigim gibi dusunuyorum.
neyse.
dinliyorum.

Anlatmak istedigim cok sey var.
Napicam bilmiyorum ve bir gun bilmiyorum demeyi kesmek istiyorum.
Biliyorum! Elbette biliyorum.

Sarsilmaya devam ediyorum.
Ama gucleniyorum.

Meyve agacini cilginca sarsip, sallayip, dusen meyveleri yine cilginca yemek.
Sarsma bu kadar.

Saat 16:30-Barcelona
Saat 02:15-Istanbul

Goren de, duyan da, amerikaya gittim sanacak.
Yok belki de sanmayacak.

Suursuzca yapilan hareketler azalarak bitsin!

Icimde bir sikinti, geldigimden beri, bugun senle de konustuk, meger biseylerin sikintisiymis.

I want to go to the moon.