10/11/09

seulement.


Şimdi beni avcunun içine aldın ya,
kim olursan ol,
Her şey boşa gidecek bir şey eksik kalırsa,
Açıkca uyarıyorum seni daha fazla üstüme gelmeden,
O sandığın kişi değilim ben, bambaşka biriyim.
Kim benim yolumdan yürümeye kalkar ki?
Kim talip olur ki benim dostluk ve sevgime?
Yol kuşkulu, sonuç belirsiz, yok edici belki de.
Terk etmen gerekecek başka ne varsa, yalnız ben
umacağım senin biricik ölçütün olmayı,
Çıraklık dönemin bile uzun ve zorlu geçecek o zaman,
ve çevrendeki yaşamlara uyumundan,
O yüzden bırak beni başın daha fazla belaya girmeden,
çek elini omzumdan,
Beni yere bırak ve kendi yoluna git.

Walt Whitman, Çimen Yaprakları

10/6/09

dualité.

Bu kadar ara hiç vermemiş olabilirim.
Hiç bu kadar yazmaktan uzak kalmamıştım...

Son zamanlarda oraya buraya aldığım notlar, sonradan üzerine düşünüp yazmak istediğim şeyler..
Bir türlü kafamı toparlayamadım, günlerin nasil geçtiğinin farkında bile değilim.
Bugün ne?
Yarın hangi gün...

Sabah uyaninca, yerini yadirgamak gibi nerede oldugunu, uyandiginda o gun ne yapman gerektigini bilemedegin affalladigin bir his olur, cok tuhaf, o kadar aptalsindir ki o anda, sacmalarsin, eger hayatin rutine baglamadiysa ve yogun ise (her sekilde), bunu yasamak cok olasidir. Bilmem, yani bence.
Ve oldu bu aralar..

Gecen 1 hafta sanki 1 ay gibiydi, fazlasiyla uzun, fazlasiyla yogun duygularla gecti...
Her sey o kadar hizli gelisti ki, buyuduk, olgunlastik.

Ben daha once bir arkadasim icin boyle bir sey yasamadim ve umarim bir daha yasamam da..

Aklimdan cikmiyor, haberin geldigi an, olay yerine (bir bakima) gitmemiz, gecenin huzunlu saatleri, uzayan geceler, serin bir sabah, sessiz kalabalik, duygu yogunlugu, iclere atilan hickiriklar, ve yukselen sesler, elini tutuyorum-destegine ihtiyacim var.., inanmak istememek, yollar, yine sessizlik, sessizligi yirtan feryatlar, yurek daglayan goruntuler, aklimdan cikmiyor, o gece, "Hic birinizi burada gormem umarim, lutfen, lutfen..." dedi -aglayarak-, benim ekurim, canim. Belki bu kadar da seffaf olmamaliyim kendime karsi, ama hayir.
Aklimdan cikmiyor, o sozu, o goruntu..
Herkesin haberi alip, korkunc bir "sessiz" gurultuyle oraya gelmesi.. biz olay mahalinden gectik, dusundugum tek sey, bir kac saat once, burada sana coktan elveda dememiz, burada kimsen yokken olanlar... kelimelere dokemiyorum, dokmemeliyim.

Ve sonrasi...

Fotograflar... hic gorulmeyen fotograflar...
Sozler, hic soylenmemis sozler...

Ne kadar aci ki, boyle bir gercekle yuzlesince anliyoruz, tesadufen yasadigimizi ve ardimizda biraktigimiz ne kadar sacma sapan seylerin gozyaslarina, uzuntulere sebep oldugunu...
Maalesef.

Bu sefer farkli gidiyor yazim.
Yasananlar zor, yasadiklarimiz farkli.

Anilarimi dusundum, anilarimin ne kadar cok oldugunu, o anilari hatirlamak icin ne kadar cok gorsele sahip oldugumu..
"Onunla hic anim olmadi." dememek.. mutluyum, puedo decir.

Eylul ayi ne guzeldir aslinda, sevilir, seviyorum. Huzurlu, serin, tatli bir kokusu var sanki..
2009'un Eylul ayi da bitti, gecti, nasil basladi, nasil bitti.
Ama hayatimin en kotu Eylul'u.. en kotusu..

En guzeli de yok muydu... Eylul 2007, en guzeli mi bilmiyorum ama, cok guzeldi...
neyse.
işte,
her zaman oldugu gibi,
life happens.
'dualité'
Hegel'den geliyor..

...

Eminim sen, butun aydinliginla, gulen gozlerinle, iyiliginle, arkadasliginla.. bizi yalniz birakip gitmis degilsin, bizimlesin, biz seninleyiz.. Gozlerinin ici parlayan, guzel insan Elbruz, rahat uyu...