4/28/09

silence.

'manidar' kelimesini seviyorum.
hala seviyorum ve hep sevicem sanirim.
bazi seyler ne kadar da manidar.
o gun...
aslinda sinsice yaklasmisti,
farkinda olmadan gelmisti,
o gun,
o saat.
bir sey icimi titretti.
kelebekler kanat cirpiyordu sanki.
nerde olabilirler ki...
kelebekler...
en cok da delicesine kanat cirptiklari zaman...
seviyorum.

ne kadar da huzurluydu..
ne kadar da guzeldi su son 4 gun.

belki de dogru bir zamandi.
belki de istedigin anda hic kimseye sormadan, hic dusunmeden olmaliydi.
en basta oldugu gibi.
en sonda oldugu gibi.
ve de simdi.

uzaktan bir ses...
sadece bir cevap veris.
ne kadar guzel ne kadar komik olabilir ki.
kelebekler rengarenk.
kanat cirpislari bir anda artiyor.
ve bi sure sonra sakinlesip, susturuyorlar birbirlerini.
sadece dinliyorlar "sessizce".
sessizlik bir gereklilik... 
guzel... ya da guzel degil.
aslinda ikisi birarada.
olmasi gereken.
aslinda bir gereklilik evet...

duyulan sesler cok tuhaf...
bir suredir unutulan seslerin karisimi.
yuzumde bir gulumseme.
gormuyorsun ama duyuyorsun.
gormuyorum ama duyuyorum.

pek manidardi.
pek denk gelmisti.
sessizce dinlerlerken bir sey oldu...
baska bir sessizlik.
olana benzemeyen bir sessizlik.
tuhaf olani bu.
kelimeleri secememek.
kelimeler yetse...

sanirim guzeldi.
sanmiyorum.
eminim.

merdivende oturuyorum.
los bir isik.
heryer sessiz.
kulagimda bir ses.
uzaktan.
yuzumde gulumseme.
konusurken hayal etmek.
ve kelebekleri ozlemek...
sessizlik ne garip.
bozulsa da bozulmasa da...

gunler, tarihler birbirine karissa da bazen bir seyler sana "onu" farkettiriyor...
ve farkettim.

hope you didnt loose your smile.
"love to think, I can close my eyes and move my own perfect world in a second." she says.
so,
silence...
just enjoy it.





"What happened?"
"Life happened."

4/22/09

like oldies.







daisies everywhere...
missing oldies.
missing you.
missing us.
having fun.
laughing loud.
posing madly.
taking pictures.
smiling you.
smiling us.
hiding from shade.
looking to the sun.
spring has come.
while you were not around.
april showers...
may flowers...
loveyou'daisies.



4/17/09

need.

konuş "iç ses" konuş!!!

4/13/09

ne alaka şimdi?

bir şey yazarken satır bittiğinde,
kelime sığmıyorsa o kelimeyi "-" ile ayırmayı hiç sevmiyorum...

bitti.

4/7/09

"recherches en communication."

Beyoglu Belediyesi'nden ariyorlar, merak etmisler bu ara pek gozukmuyormusum oralarda... aslinda caktirmadan ugruyorum ama cok gozukmuyorum galiba evet ondandir...
kac sene once, ilk istiklal'de gezmeye basladigimda, uuuu  ne guzeeel aa ne sirin dukkan gibi soylemler olurken, gece oralar tehlikeli olur kizim denirken, simdi ise her ne kadar baysak da bayildigimiz yer... her gun yeni bir sey, yeni bir yer gormek, yeni insanlar, hep ayni insanlari gormek, saga baktigimda farkli sola baktigimda farkli gormek, insan surusunun icinde kaybolup gitmek, sadece bastan asagi yurumek, Tunel'e gidip ordan Galata'ya gecmek... Sanirim hep guzel gelicek bana bunlar, hatta simdiden ozledim... Gunes gozumu alirken, elimde fotograf makinamla 'Galata'ya gitmek istiyorum... 
ozledim...
Suanda ders calisirken verilen bu ara da neyin nesi... 
artik en sevdigim seylerden biri reklamlari izlemek; kucukken yaptigin kac tane sey suanda hala hayatinda mevcut?
belki de televizyonun karsisina gecip reklamlari izlemek bunlardan biri olabilir...
derken, simdi arada bir iceri gidip gelmeler, televizyona goz ucuyla bakmalar...
Istiklal demistim ya, ne de guzel bi yer, ve burayi ne kadar cok kullaniyorlar, iyi anlamda, kotu degil, reklamlar, fotograflar burda cekiliyor, sergiler, sanat galerileri, alternatif sanat anlayislari... vesairee.
demin bir reklama denk geldim, tesadufen.
en sevmedigim renklerden biri turuncu, bu da turuncu mu turuncu, aslinda soluk mu soluk icinden turuncu firlamis bi reklam. tabi ki aklimiza gelen ilk turuncu, portakal! hayir degil, portakalin reklamini yaptiklarini hic sanmiyorum... evet, Fanta!
tupturuncu bisey bu yeni reklaminda da tum ihtisamiya patliyor, tam da en sevdigimiz yer Istiklal, Tunel'in ortasinda! Sonra da bir takim tipler dagiliyor etrafa... cok cilgin bir sey.
Bu aralar pek bi ayni yerlerde reklam filmleri mi cekilmis ne?
Doritos'un da suan yayinda olan reklami biraz ayni havada sanki, sadece animasyon tipler yok. tamam tamam degil, cok farkli.
ben onun cekimini gormustum, hava karla karisik yagmurluydu, atki lazimdi... ama yoktu yine...
Neyse turuncuya donelim,
Reklamdaki animasyon ya gercek olsaydi? baya eglenirdim.
Bazen reklamlarin buyulu dunyasi, o mukemmel halinin icine girip kaybolmak istiyorum.
Burda bir mukemmellik yok ama, o Fanta tiplerle eglenmek istiyorum.
Suanda su masanin basinda oturmaktan baska her seyi isteyebilirim belki de...
Cocuklugunda Fanta icmeyen var mi? Cola zararlidir, Fanta yararli! Bunu kendine soyleyen?
Ben ikisini de pek icmiyorum. Turuncuya alerjim yok, cok sirinsin Fanta.
Ah bu reklami ne zamandir bekliyorduk... sanki gorunce Amerika'dan aylar sonra gelen abimi (agabey) havaalaninda karsilamisim gibi hissettim. Bu baglantiyi kurmak icin cok cabalamadim, hemen oldu.

Turuncu ozlemi varmis meger... 
Ozel isimler buyuk harfle, turuncuya ozel muamele...
"Devamini" bekliyoruz...

4/6/09

bugün hava yağmurlu.

bahar geldi, cicekler aciyor, kuslar civildiyor, gunes gozumuzu aliyor ve ben cok sevdigim aksesuarim gunes gozlugumu takiyorum... siyah&beyaz gidiyor yerini en sevdigim renkler mor, yesil aliyor ve daha bir cogu, aralarinda anlasiyorlar artik buralardan ayrilmamak gerektigine dair, beyazi da severim ama o bu kis gelmedi hic buralara madem oyle artik her sey icin cok gec, renklerin zamanidir simdi. 
Istanbul'un simgelerinden biri olma yolunda hizla ilerleyen 'laleler' de gozukmeye basladi etrafta, her ne kadar hevesimizi kursagimizda biraksalar da bi sure onlarla olmak guzel bi duygu, cok yakinda gecen sene  oldugu gibi Yildiz Parki'nda bulusma zamanimiz gelecektir diye dusunuyorum, bir numarali *mekanim oldugu icin degil de surekli olarak zorunlu inisimiz oraya oldugu icin biliyorum, ama aslinda cok fonksiyonlu guzel bi park iste.
tum bu baharin gelisini gosteren seylerden sonra, benim de ruh halimle paralel giden bu hava durumu da nedir boyle?
her gun hava durumunu periyodik olarak takip eden ben, yagmuru gordukce artik mutsuz oluyorum sanirim, yagmuru sevmedigimden degil, yagmurda yurumek, yollarda su birikintilerine umarsizca girmek...vesaire, guzel seyler. herseye ragmen ben suanda yagmuru istemiyoruuum. boynuma bisey baglamayi seviyorum ama kalin atkilardan kurtulmak istiyorum.
atki demisken, acaba gercekten atkilara ihtiyacimiz yok mu artik?
yani karanlik bir hava durumu, serinlik olsa bile atki takmasak bu havalari da atlatabilir miyiz dersin?
eger sevmiyorsan atki takmayi, ehh ben usumemki artik, diyebilirsin, ama atki sevdigin bi 'sey' ise o zaman, ah super hala atki takmak icin bi hava var... olabilir.
suana kadar kullandigim atki ve hava sozcuklerinin sayisini saymasak iyi olur.
yeni bir atki mi 
eski atkiyi kullanmak mi...
bazi seyler insanin hayatinda oyle yer eder ki, bu atkidir ,bir hirkadir, yanlari acilmis bir ayakkabidir, ve annen onu cope aticam artik dese bile sen israrla giyersin, ustunden cikarmazsin, sanki aranizda kimsenin anlamayacagi bir iletisim kurulmus gibidir.
ne guzeldir oyle seyler. 
benim de var-dir. belki dimi. 
bu hava biraz huzunlu mu ne?

esas catharsis #1

benim mavi ojelerim var.

ama asil onemli konu o degil. 

aslinda onemli bir konu mu var, bilmiyorum.

pek bisey dusunmemeye calissam da ruyalarimda aklimin ne kadar karisik oldugunu gorebiliyorum.

her sabah kalktigimda binbir turlu baglantisi bulunmayan seyler aklima geliyor, ruyamda gordum diye.

mesela yumurtalarin kirilmasi ve ama ustunde kalan kabuklarini gorup onlari ozenle almam... bu da ne demek oluyor?

ya da kedinin ustume atlamak istemesi ve uzerine baska bir kedinin atlamasi...

ya da ruyamda ustunde diken varmis gibi "shiny disco ball" gormem...

biraz sacma sanirim bunlar.

o kadar cok soz varki soylenmek istenen,

o kadar cok kelime var ki yanyana gelip biseyler anlatmak isteyen,

o kadar cok dusunce var ki kendime itiraf etmem gereken,

ya da  o kadar cok konu varki kendime anlatmam gereken,

kendimi anlamam gerek.

kendimi 'sana' anlatmam gerek.

bana biraz kendinden bahsetsene.

seni tanimak istiyorum.

seni anlamaya calistikca hem hosuma gidiyor, hem de yoruluyorum.

bu nasil bir ikilem.

bi tur paradoksal durumlar var.

 

oyleymis gibi yapiyorum.

-mis gibi yapmak.

 

en kotusu de nedir... karsindakinin seni anlamamasi.

peki daha da kotusu nedir... sen kendini anlamadigin icin karsidakinin seni hic ama hic anlamamasi.

biseyler yapmaya calismak ve bazen tikanip kalmak bi yerlerde.

ya da oyle hissetmek.

aslinda olan biten olumsuz hic bir sey yok, ama sen sadece iyi yonunden bakmiyorsun olaylara.

kitleniyorum tam o an.

iyi her sey diyorum, ben bunu istiyorum ve kendimi mutlu edecek bir suru dusuncelerim, yaptiklarim var.

benim yanimda olan insanlar, eglendigim zamanlar var.

insan seviyor duygusalligi.

bu bir disavurum.

 

mor rengi seviyorum, 

odamin mor tonlari var daha da mor olsa.

mor ve siyah.

 

objektifimi sana cevirdim, tum mimiklerini, tum hareketlerini kaydetmek istiyorum.

isik yuzune gelsin, gozunu kis ve gulumse.

sadece gulumse.

cunku ben gulumsuyorum.

 

toi, tu sais que l'on a coïncidé juste par hasard?

4/5/09


so far so good.




(gri rengi seviyoruz. bazı bazı.)

4/2/09

catharsis.

kelimeleri karistirsam, cumleleri parcalasam bu sefer beni anlar miydin?

benim mavi ojelerim var.
pek bisey dusunmemeye calissam da ruyalarimdamesela yumurtalarin kirilmas aklimin  ne kadar karisik oldugunu gorebiliyorum.seni yanyana gelip konusmak isteyen birileri var... m... bu da ne demek oluyor? atlamak istemesi ve uzerine baska bir kedinin atlamasi...-mis gibi yapmak.o kadar cok dusunce var ki kendime biraz sacma sanirim bunlar. bir konu mu var, bilmiyorum.aslinda onemli bir konu mu var,  soylenmek istenen,
bana biraz kendinden bahsetsene.ya da kedinin ustume o kadar cok kelime var ki yanyana gelip biseyler anlatmak isteyen,kendimi 'sana' anlatmam gerek.
seni. bi tur paradoksal durumlar var.ya da oyle hissetmek. tum mimiklerini, tum hareketlerini kaydetmek istiyorum.anlamaya calistikca hem hosuma  yoruluyorum.bilmiyorum.o kadar cok soz varki bu nasil bir ikilem.tanimak istiyorum.yaptiklarim var anlamamasiitiraf etmem gereken, gibaslinda onemliya da  o kadar cok konu varki kendime anlatmam gereken,kendimi anlamam gerek.oyleymis gibi yapiyorum.her sabah kalktigimda  gidiyor, hem de binbir turlu baglantisi bulunmayan seyler aklima geliyor,bunu istiyorum ve kendimi mutlu edecek bir suruve ama ustunde kalan kabuklarini gorup onlari ozenle alma gordum diye.en kotusu de nedir... karsindakinin seni .insan seviyor peki daha da kotusu nedir... sen kendini  ama hic anlamamasi.biseyler yapmaya bi yerlerde. bakmiyorsun olaylara diken varmis daha da mor olsabenim yanimda olan insanlar, kitleniyorum tam o an.mor rengi seviyorum, eglendigim  genis camlarim olsa.. "shiny disco ball" gormem...duygusalligi.objektifimi sana cevirdim, iyi her sey diyorum, ben  dusuncelerim, . zamanlar var.anlamadigin icin karsidakinin seni hic aslinda olan biten olumsuzbu bir disavurum. calismak ve bazen tikanip kalmak ya da ruyamda bir isik yuzune gelsin,.odamin mor tonlari var.gulumse.cunku ben hic bir sey yok, ama sen sadece iyi yonunden.mor ve siyah.
gozunu kis ve gulumse.sadece  gulumsuyorum.

toi, tu sais que l'on a coïncidé juste par hasard?


4/1/09





"qui a inventé la nuit?"




voulant flotter dans le ciel.